"Sonbaharda, yaprakların sularını ağaçlara bırakıp döküldüğü bir dönüşüm zamanında Paris'teydim; durmaya, düşünmeye ve düş kurmaya ihtiyacım olan bir dönem. Ayaklarımın götürdüğü uzun yürüyüşlerde unuttuğum hallerim canlanmaya başladı. Yolumuzu bulmamız için kaybolmamız gerek. Ben de günün garipliklerini çizdiğim bir deftere başladım. Orada, gördüğüm rüyalar, arkeolojik, mitolojik ve doğaüstü hikayelerle buluştu. Geçmişte bir yolculuk gibiydi... Bulduğum malzemelerle yeni çalışmalar yaptım; atölyemde şarap ve pancarla kumaşları boyadım. Dikişlerle ve aldığım kalıplarla yeni figürler ortaya çıkarıp, yeni hikayeler yazdım. Kendilerini ve hayallerini taşıyan figürler, sıradışı sırdaşlar olmaya başladı. Fikirlere gebe kadınlar, ufuk çizgisini görmeye çalışan kafası kovalı kadınlar -ki onlar aynı zamanda enstrümanlar-, hataları ile yüzleşen kadınlar, eğiren, saran, kesen, hayat veren kadınlar, hayat montajları, güneş ve yıldırımın yan yana durduğu günler ve dar akıllar yerine geniş yelpazeler..."
Güneş Terkol,
Ankara sergisi için notlar,
1 Şubat 2017
Galeri Nev 24 Şubat - 26 Mart tarihleri arasında Güneş Terkol’un uçuşan imgelerine ev sahipliği yapıyor. “Ruh Ambarı” ismini taşıyan sergi, sanatçının Ankara’daki ilk kişisel sergisi olma özelliğini taşıyor ve ilhamını Ankara’da geçirdiği çocukluk yıllarından alıyor. Geçtiğimiz yılı IKSV bursu ile gittiği Paris’te çalışarak geçiren Terkol, aynı zamanda orada izlediği antropoloji ve etnoğrafya müzelerinin etkisini de eserlerine taşıyor. Güneş Terkol böylece kendi yaşamının arkeolojisi ile sanatın ta kendisinin arkeolojisini bir arada döküyor. Bu kaynakların birleşmesi, önceden alışık oluğumuz ara tonsuz, siyah ve beyaz işler yerine, gündelik yaşantıyı içinde barındıran renklerle donatılmış işler ortaya çıkarıyor. Yedikleri ve içtikleriyle kumaşlarını boyayarak kendi renklerini oluşturan sanatçı, aynı zamanda, tıpkı Afrika ve Avusturalya geleneklerinde olduğu gibi, kendi rüyalarından ve hayatının garipliklerinden de besleniyor. Böylece eserlerde, yalnızca arkeolojik değil, mitolojik ve masalsı öyküler beliriyor. Güneş Terkol birinin içinden bir başkasını görebildiğimiz şeffaf kumaşlardaki eserleri ile, tıpkı Binbir Gece Masallarında olduğu gibi, hem tek hem iç içe olan sonsuz öyküler yazıyor. Sergi, bu öykülerin satırları arasında dolaşabileceğimiz biçimde kurgulanıyor. Böylece izleyici kahramanlarının arasına karışmaya, onlarla beraber/bir olmaya davet ediliyor. Çoğunluğu kadın olan, hatta bizzat sanatçının kendisi olan bu masal kahramanları, kimi zaman birer enstrüman olup kulağımıza bir melodi fısıldıyor, kimi zaman ağaç olup bizi öz suyu ile besliyor, kimi zaman ise yaşamımızın pamuktan ipliğini elinde eğiriyor. Güneş Terkol bu sergide tüm dişileri biriktiriyor; kadınları gözeten, yaptıkları işlere bereket katan Ambar Ana’ya ve onunla birlikte tüm kadın tanrılara bir sunak hazırlıyor ve bizleri de orada ibadet etmeye çağırıyor.
Eserlerinde kendisini, özünü araştıran sanatçı, yaşantısında kolektif üretime, ortaklaşa varoluşa da büyük önem veriyor. 2005 yılından bu yana bireysel çalışmalarının yanısıra Ha Za Vu Zu ve sanat kolektifi ile de üretimler yapıyor ve ayrıca Ha Za Vu Zu üyesi 3 sanatçı: Oğuz Erdin, Güçlü Öztekin, Güneş Terkol’un yeni grubu GuGuOu ile performanslarına devam ediyor. Paris’te Cité des Arts’ta sanatçı programını henüz tamamlayan Güneş Terkol’un işleri son olarak 32. Sao Paulo Bienali’ne ve Manhattan Loft Gallery’de gerçekleşen “All Fun and Games until Gets Burnt…” sergisine davet edildi. Daha önce Güneş Terkol’un eserleri LISTE, Basel ve Frieze Sanat Fuarları’nda, Gwangju, Lyon ve İstanbul Bienalleri’nde, Londra Whitechapel Galerisi’nde ve Roma MAXXI Müzesi’nde izlendi.