Canlı, hayatta olmanın göstergelerinden biri etkilere karşı gösterdiğimiz tepkiler; ne kadar yeterli? Çoğu zaman hakikatin kendisinden uzak, yarattığımız gerçekliğe çekiliyoruz.
Antropolog Clifford Geertz insanı “kendi ördüğü anlam ağlarına asılı kalmış bir hayvan” olarak tanımlıyor.
Deneyimden uzak, sonuçlara yabancı, hata yapmaktan korkar haldeyiz. Sabit idealize ediliyor. Dokunma, kırma, yerini değiştirme, onu söyleme ve bunu söyle, o doğru değil, bu doğru! Böylesi direktiflere teslim ettiğimiz hayatlarımızda toprağa, suya, havaya yabancılaştık. Yabancılaştıkça insan olmanın gereklilikleri ve getirilerini unuttuk.
Nasıl başlamıştı ve nasıl bitecek?
Dünya yüzeyine tekrar düşmek mümkün mü?
Hayatın merkezinde olduğumuz illüzyonu içinde, ne verdiğimiz hasarın bilincindeyiz, ne de maruz kaldığımız hasarın.
“Mış” gibiyiz, canlı taklidi yapıyoruz…
“Canlı Taklidi” sergisinde “mış” gibiliğin izlerini takip ediyorum. Kendi hayatımdan çıkardığım duyguların, anların, objelerin hakikatle ilişkisini resmederek onları tekrar deneyimlemeye, onlarla hizalanmaya çalışıyorum.
Bazı resimlerimde yarattığım gerçekliğin içinden seslenirken, bazılarında kendimi hakikatin kendisine bakmaya zorluyorum. Bir yandan utanç ve korkuyla gelen ataletin içine bile isteye düşüyor, diğer yandan sorumlu olmanın, ipleri elinde tutmanın çağrısını yapıyorum. Cevapsız sorularla deneyimin kendisine odaklanıyorum.