Sefer Memişoğlu, Galeri Nev’de ilk kez sergileniyor. Amsterdam’da yaşayan ve çalışan sanatçı, 2017’de Bradwolff Projects’te ve ertesi yıl SAHA desteği ile İstanbul’da Depo’da sergilenen “The Eye’s Ray” dizisini, nihayet 2023 yılında Ankara’da tamamlıyor. Her etapta sanatçının çalıştığı farklı mecralardan eserler eklenerek genişleyen “The Eye’s Ray”, serginin kurulumu ve açılışı için Hollanda’dan seyahat edecek sanatçının eşliğinde ve Hollanda Büyükelçiliği’nin katkıları ile, 7 Nisan’dan başlayarak bir ay boyunca Galeri Nev’de izlenecek.
Sergi ismini Italo Calvino’nun aynı başlığı taşıyan denemesinden alıyor. İtalyan yazar Calvino, “The Eye’s Ray”de ‘göz’ü insan beyninin, dolayısıyla düşüncenin ve eyleminin temeli olarak belirliyor. Göz hakkında ortaya konmuş bilimsel bilgilerin köklerine inen Calvino’ya göre, bilim insanları başlarda görme eyleminin beyinden gelen ışıklı oklarla gerçekleştiğini iddia ediyor. Bu yorumu bir başlangıç noktası olarak kullanan Memişoğlu, ressamın boş bir kâğıda gözlerini dikip, eli ile zihnindekileri yansıtmasını bir metafor olarak kullanıyor.
Göz ile el arasındaki bağlantının serginin omuriliğini oluşturduğu “The Eye’s Ray”, Calvino’nun yanı sıra, sinema tarihinden ve tekniğinden, Yunan mitolojisinden ve Fransız felsefesinden de ilham alarak bir hikâye kuruyor. Bu hikâye, sergide portrelerini gördüğümüz Guy Debord ya da François Holland gibi bilinen karakterleri, birbirleri ile ve hikâyenin bütünü ile ilişkilerini bilmediğimiz, gizemli nesnelerin desenleri ile örüyor. Serginin bütünlüğü içinde son derece şiirsel varlıklara dönüşen bir çift eldiven, bir pantolon askısı ya da bir sabunluk, Sefer Memişoğlu’nun kendine mahsus desen tekniği sayesinde, bizi aynı zamanda aydınlık ve karanlık üzerine de düşünmeye davet ediyor. Sergi, ışık ve gölge, pozitif ve negatif, kadın ve erkek gibi ikilikler üzerinden okunduğunda, Galeri Nev’de ilk kez sergilenecek olan “Aşk ve Nefret” eseri özellikle dikkat çekiyor. Bir sanatçının, âdeta istihdam edilmiş elinin kâğıt üzerindeki meşakkatli mesaisine, yalnızca kendisinin “sismik” ismini verdiği yöntem ile gerçekleştirilmiş desenler ile değil, hipergerçekçi heykelleri ile de referans veren Memişoğlu, insan teninin yumuşaklığını Medusa’nın taşlaştırıcı bakışına maruz bırakıyor. Estetik, politik ve psikolojik uyaranların tamamını hedef alan eserler, izleyicileri taşa dönüşmek pahasına, yaşamın kayıtsızlığıyla ve diğer katlanılmaz öğeleriyle yüzleşmeye davet ediyor, hatta belki mecbur bırakıyor.
1977 doğumlu Sefer Memişoğlu, 2006-2008 yılları arasında Rijksacademie bursuyla Amsterdam’da, 2009 yılında Viafarini bursu ile Milano’da çalıştı. Eserleri, 2012 yılında Whitechapel Gallery’de, 2010 yılında Maison des Arts Georges Pompidou’da, önceki yıllarda New York, Basel, Berlin, Venedik, Seul, Sofya ve Rotterdam’ın aralarında olduğu pek çok sanat merkezinde izlendi. Memişoğlu daha önce Türkiye’de, Depo İstanbul’da, Galeri Non’da, Galerist’te ve 9. İstanbul Bienali çerçevesinde Proje 4L’de izlendi.