Necla Rüzgar

Ben Denizle Sınanan Bir Kayayım

24.02.2024 - 23.03.2024

Galeri Nev

Galeri Nev, eserlerini ilk defa 2014 yılında sergilediği Necla Rüzgar ile, geçtiğimiz on yılda defalarca çalıştı. “Ben Denizle Sınanan Bir Kayayım”, her zaman olduğu gibi, bir yandan dayanıklılık hakkında pek çok büyük, sosyolojik mesele üzerine, bir yandan da fark edilmeyecek kadar küçük, kişisel yansımaları üzerine kurulu, evet. Fakat serginin aynı zamanda, bir sanatçı ile bir galerinin aynı dişlerle tırmaladıkları duvarların, aynı tırnaklarla tırmandıkları dağların, on yıldır koyulaşan gölgesinde gerçekleştiğini varsaymak yanlış olmaz. 

Şayet Necla Rüzgar sergiyi bir koruyucu koç, bir savunmasız koyun; bir yumuşak yastık, bir yaman dağ üzerinde kurduysa, koç, yiğitliği temsil eder. Koyunun aksine, görkemli görünüşü, gösterişli varlığı dolayısıyla kurban edilir ve bu kurban edilişi asalet ile kabullendiği varsayılır. Bir erkekten beklenen kutsal/kutsanmış güç, aynı zamanda onu öldürecek olandır.   

Dağ ise korkunun temsilidir. Kendini keşfetme yolculuğunda zirveye ulaşmak için, nefesi ayarlamak, zorluklara hazırlanmak, kayanın sonsuz/sessiz sabitliğine meydan okumak gerekir. Dünyanın dört bir yanında, dört bin zamanın bilgeleri, manevi dönüşümlerini tamamlamak için dağlara çıkar. Bir kadından beklenen dehşetli ve hürmetli bu duvarları sırtlanmasıdır; dağlara sırtında dağlarla tırmanmalıdır. 

Ortak olan, derideki ve kemikteki yaralar, delikler, bükülmelerdir. Denizin dalgalarıyla sınanma, suyun gücüyle değil, sürekliliği ile ilişkilidir. Galeri Nev, boynuzu sivri koçlar ve zirvesi bıçaklı dağlar ile ilişkili iki yeni diziye, Rüzgar’ın eski, kimi zaman en eski işlerinden de ekler. Böylece dalganın sürekliliği vurgulanır. Bu eski işler içinden yüzünü kapatanlar, kayanın ve koçun aksine iradelidir. İzleyici ile flört eden bu figürler, ne kadar seyredilebilir olduklarına kendileri karar verir. Necla Rüzgar bir yandan, hayatta kalmanın izlerini belirginleştirirken, bir yandan gizler. 

Necla Rüzgar, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde Profesör olarak görev yaparken, aralarında, İstanbul, Mardin, Diyarbakır, Berlin, Zürih, Lyon ve Seul’un bulunduğu kentlerde resim, heykel, fotoğraf ve videolarını sergiledi. Eserleri Akademi der Künste Berlin’de ve National Museum of Contemporary Art Bükreş’te izlendi. İsviçreli küratör ve sanat eleştirmeni Susann Wintsch ile Chris Bünter’in ev sahipliği yaptığı, Zürih’te gerçekleşen Salon Blanche’ın ilkine davet edildi. Wintsch 2017 yılında, São Paulo’dan Paola Junqueira ile Necla Rüzgar arasında düşünsel ve estetik ortaklıklara dikkat çeken “Vertical Dialog” sergisini yine Zürih’te, Galerie Widmer’de düzenledi. Rüzgar, 2016 yılında Museum Für Neue Kunst’ta gerçekleşen Ayşe Umur, Agah Uğur Koleksiyonları sergisi: “Freund Schafts Spiel”de ve 2017’de Stadtkino Basel’de gerçekleşen “The Compiler Screenings”de yer aldı. 2018 yılında Deniz Artun küratörlüğünde Galata Rum Okulu’nda açılan sergisi “Çok Kalpli Varlık” bir retrospektif niteliğindeydi. Ardından, aynı sergiden seçilen yakın tarihli eserleri, Lyon Bienali paralel etkinliği olarak Galerie Henri Chartier’de düzenlenen "Éloge de la Curiosité” sergisine davet edildi. Sanatçının “İç Fauna” eseri, İstanbul Modern’in “Şimdi’nin Peşinde” başlıklıklı koleksiyon sergisinde iki yıl boyunca izlendi. Necla Rüzgar son olarak, Grimmwelt Museum Kassel’in koleksiyonuna eşlik edecek çağdaş sanatçılara ayırdığı galerisinde 100 parçalık bir sergi hazırlamaya davet edildi. Kasım 2021-Nisan 2022 tarihleri arasında devam eden “My Name Was Written on Every Page” başlıklı sergi, aynı adlı desenler ile Rüzgar’ın arşivinden sulu boyaları bir araya getirerek, yirmi yılı aşkın üretiminin omurgasını uluslararası izleyiciler nezdinde yeniden ördü.